"Dönüşüm bugün" ile yeniden başarıya dönüşeceğiz

Bumkad yeni bir proje ile kadın mühendis istihdamını arttırmak için gereken tüm desteği vermeye hazırlanıyor.

DERNEKLER 21.02.2021, 12:29 22.02.2021, 00:12
"Dönüşüm bugün" ile yeniden başarıya dönüşeceğiz

Bursa Mühendis Kadınlar derneği olarak, vizyon ve misyonumuz kapsamında her projemizin “Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri”ni destekleyecek şekilde oluşturulmasına önem veriyoruz. “Sosyal Sorumluluk değil, Toplumsal Zorunluluk” diyerek çıktığımız bu yolda “KUTUP YILDIZIM” projemiz ile başladığımız çalışmalarımıza “DÖNÜŞÜM BUGÜN!” projemiz ile devam ediyoruz. Kutup Yıldızım ile üniversitelerimizin 3. ve 4. sınıflarında mühendislik okuyan kadın mühendis adayı arkadaşlarımızı daha güçlü, daha yetkin ve daha farkında olarak sektöre hazırlamayı amaçlamıştık. Nitelikli eğitime katkı olacağımız “KUTUP YILDIZIM” projemiz ilk günkü heyecanı ve enerjisi ile devam ederken “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” vurgusu ile Türkiye 2023 hedeflerine yönelik Kadın İstihdamı’nı arttırmak için “DÖNÜŞÜM BUGÜN!” projesini hayata geçirmek için kollarımızı tekrar sıvadık. “DÖNÜŞÜM BUGÜN” projesi, kadınların toplum ve ekonomideki konumlarını güçlendirmek amacı ile, iş hayatından farklı sebeplerle uzak kalan kadın mühendislerimizin, yeniden iş hayatına kazandırılması için yapılacak tüm çalışmaların bütünüdür. Projenin adımlarının belirlenmesinin ardından projemizin odağı olacak kadın mühendislerimize en etkili şekilde ulaşmak için pek çok kuruluş ile iş birliği içerisinde olmayı hedefliyoruz. Toplumsal cinsiyet eşitliğine önem veren, daha çok bilgiye, tecrübeye ve insana değer veren tüm paydaşlarımız ile ses getireceğine inandığımız bu projede birlikte olmaktan gurur duyuyoruz. Sektörde bir süre çalışmış, ancak haklı sebepler ile sektörden uzak kalmış, tekrar sektöre dönüş yapma çabası içerisinde olan, ancak nereden başlayacağı konusunda bocalayan, tekrar yapabilir miyim endişesi taşıyan, azimli, istekli, gelişime açık tüm kadın mühendis arkadaşlarımız ile dönüşümü birlikte başlatacağız. Sektördeki güncel yetkinlik ihtiyaçlarını, sektörün beklentilerini analiz ettikten sonra mevcut yetkinlikler ve beklentiler ile karşılaştırarak, Bumkad Akademi yönetiminde hizalama ve beklentilerin ötesinde bir eğitim programı gerçekleştireceğiz. Yetkinlik arttırmanın yanı sıra sektör istihdam arayışlarının takipçisi olarak fırsatları da değerlendireceğiz. “DÖNÜŞÜM BUGÜN!” projemizin dernek içi lansmanı 16 Ocak 2021 Cumartesi günü yapıldı. Dernek üyelerimiz ve tüm ekiplerimiz aynı heyecan ile çalışmaya başladık. 8 Mart Dünya Kadınlar gününde yapacağımız ana LANSMAN hazırlıklarımız ise ekiplerimizin yoğun ve özverili çalışmaları ile devam ediyor. Bursa Mühendis Kadınlar Derneği olarak, lansman sonrasında www.bumkad.com web sitesi üzerinden ve İnfo@bumkad.com e-posta adresine alacağımız başvurular ile dönüşümü başlatacak kadın mühendis arkadaşlarımızla buluşmak için heyecanlıyız.

Uzun Yolculuklar Tek Bir Adım ile Başlar…



BURSA MÜHENDİS KADINLAR DERNEĞİ

  Ülfet ÖZTÜRK Endüstri Mühendisi BUMKAD Kurucu Başkanı

  Ülfet ÖZTÜRK

Endüstri Mühendisi BUMKAD Kurucu Başkanı 

Benim mühendislik hikayem

Babamın bir mühendis olması, benim mühendislik yolculuğumun başlangıcı oldu. Babam çok başarılı bir makine mühendisi idi. Okul dönemimde öğretmenlerim sözel derslerde çok daha başarılı olduğumu söylemiş olsalar bile ben bir mühendis olmayı hedeflemiştim. Sakarya Üniversitesi Endüstri Mühendisliği bölümünden 2000 yılında mezun oldum. Teknik ve sözel eğitimin karması ve yoğun olan bir bölüm okudum. Okulumu bitirdikten sonra İngilizce öğrenimim için 1,5 yıl kadar Londra da yaşadım.

Türkiye’ye döndüğümde Orhan Holding, Ormetal firmasında iş hayatım başlamış oldu. 3,5 yıllık ilk mühendislik deneyimimin Orhan Holding’te başlamış olmasına, her zaman ‘’iyi ki’’ diyorum. Orhan Holding bana çok şey öğretti, kurumsal kültürü ve mühendisliğin temellerini burada öğrendim. Sonrasında Ficosa International firmasında (Serbest Bölge) Tedarikçi Kalite Güvence tecrübesi kazandım.

2007 yılı Nisan ayında Tofaş yolculuğum başladı. Ar-Ge Direktörülüğü’nde Protototip Araç Yöneticiliği biriminde, Doblo Model kalite sorumlusuydum. Sonrasında Kalite Direktörlüğünde çeşitli görevlerde bulundum. 6,5 yıl sonra tekrar Ar-Ge Direktörlüğü’ne geri döndüm.

Ar-Ge Metot sorumluluğumun yanında Ar-Ge iletişim sorumluluğu görevini üstlendim. Tofaş Akademi’de iç eğitmenim ve Problem Çözme Teknikleri eğitimi veriyorum.

Şu an bulunduğum noktada; sözel/sosyal becerilerimin yanında, teknik mühendisliğimi de kullanıyorum. Endüstri mühendisliği okumakla ne kadar doğru bir tercih yapmış olduğumu bugün çok daha iyi anlıyorum. Mühendis olmak hep hayalimdi, bu bilinçli bir istek miydi ne kadar bilinçliydim? bilmiyorum ancak insanın hayatında oluşturduğu hedefler listesindeki her bir maddeyi gerçeğe dönüştürmesi, en büyük motivasyonudur.

Mühendis olmak bitmeyen bir yolculuk.

Bilimin ve teknolojinin hızla ilerlemesi karşısında kendinizi sürekli güncellemelisiniz. Sürekli öğrenmeye, araştırmaya açık, matematiği seven, sebep-sonuç odaklı ve hayal edebilen bir insansanız, kesinlikle mühendis olmalısınız. Geçmişten günümüze yaşadığımız dünyanın ilerlemesine en büyük katkıyı, mühendisler ve bilim insanları koymuştur. Bilimin ta kendisidir aslında mühendislik... Teknolojinin merkezindesiniz, her gün yeni öğretiler, yeni projeler ve yeni başarılara imza atabiliyorsunuz. Mühendisler için gri alan yok, siyah ve beyaz var, ya da hayat yok. Mühendisliğin getirdiği disiplin hayatınıza da yansıyor. Bugünün işini yarına bırakmamayı öğreniyorsunuz. Tabi ki çok çalışıyoruz, sektör o kadar hızlı ki çok çalışmalısınız da. Kendinizi geliştirmeniz bu mesleğin ilk şartı. Geride kalmamak önemli. Şimdi mühendislik yolculuğumda, kurumsal iş hayatım yanında bir yolculuğum daha başladı. Mühendis kadın mezunların son dönemde üniversitelerde dikkat çeker seviyede düşmesi (mezun oranı %20), çocuklarımızın mesleğin detaylarını bilmiyor ve bu nedenle mühendislik eğitimlerine yönelmiyor olmaları (%80 tıp , eczacılık vb..), sektörde kadın mühendislerin kendi değerlerini anlamaları, daha fazla kadın mühendisin sektöre katkı koyabilmesini sağlamak için Bursa Mühendis Kadınlar Derneğini, 7 kurucu üyemizle kurduk. Tüm kadın mühendislerimizi aynı çatı altında toplayarak, dirsek dirseğe çalışarak , beyin gücümüzü birleştirerek; topluma , ülkemize ve dünyaya fayda sağlamak adına bu yola çıktık. “Kadın güçlenirse dünya güçlenir.” biliyoruz. Ülkemizde tek kadın mühendis derneği olmamızın ayrı gururunu yaşıyoruz. Şimdi 41 üyemiz ile bu yolculuk son hız devam ediyor. Derneği, bir projeyi devreye alır gibi yönetiyoruz. Mühendislik kültürümüz bizim çok hızlı yol almamızı sağlıyor. Her gün yeni şeyler öğrenmek , anlamak bize zor gelmiyor. Derneğimiz içinde, inanılmaz bir sinerji ve enerji var. Her birimiz önce kendimize, sonra birbirimize çok güveniyoruz. Bir yıl önce kurulmuş bir dernek olarak bugün geldiğimiz noktada, başarılarımızı hep beraber alkışlıyoruz. Birimizi dahi geride bırakmıyoruz, her projede hep beraber çalışıyoruz.

Kadın mühendis adaylarımıza, sektördeki meslektaşlarımıza güven veriyoruz.

Aslında düşünüyorum da muazzam bir hikaye yazıyoruz hep beraber. Hikayenin sonu yok, büyük hedefleri var. Biz mühendisler, hedefsiz ve hayaller olmadan çalışamayız.

Ben mühendislik hikayemde hayallerin gerçeğe dönüştüğü noktadayım, şimdi artık yeni hayaller kurup onları gerçeğe dönüştürme vaktindeyim..

]

            Ezgi ATIL

Tekstil & Makine Mühendisi

Elinin hamuruyla mühendislikte kadın

Toplumsallaşma sürecinde toplumsal ve kültürel olarak inşa edilen toplumsal cinsiyet kadına hamur yoğurma görevi yüklerken , sanayi devrimi sonrası ortaya çıkan ve gittikçe ataerkillikten uzaklaşan ve küreselleşen yeni dünya düzeni kadınların endüstri içinde daha yoğun rol almasına imkan vermiştir. Bir yanda toplumsal cinsiyetin getirdiği baskılar altında kalan ama eş zamanlı yeni dünya düzeninde var olmaya çalışan kadın için elinin hamuruyla mühendislik yapan kadın tanımının ironik olmakla birlikte gerçekten çokta uzak olmadığı kabul edilebilir. Peki, toplumsal cinsiyet nedir ?

Simone De Beauvoir’in ‘’insan kadın doğmaz, sonradan olur ‘’ düşüncesi aydınlatıcı olabilir. Biyolojik farklılıklar var olmakla birlikte doğuştan itibaren , toplumsallaşma sürecinde sorgulanmaz bir şekilde biyolojik özelliklere dayandırılarak aslında toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri meşrulaştırılır. Bir örnek verecek olursak çoçukluğumuzdan itibaren kız çoçuklarına bebek , ev eşyaları gibi ilerisi için ev içi üretimi destekleyen oyuncaklar verilirken erkek çoçuklara araba, top, tüfek gibi ev dışı üretimi çağrıştıran oyuncaklar uygun düşer. Kız çoçuklarından bir prenses gibi hissetmeleri beklenirken erkek çoçukların kavgacı, mücadeleci olması beklenir. Tabi ki bu şekilde ilerleyen süreç ilerde meslek seçimlerine de yansıyacaktır. Bu durum hemşirelik gibi meslekleri daha kadın işi gibi atfederken, fen bilimleri ve mühendislik gibi kavramları daha çok erkekle özdeşleştirmektedir. Sanayi devrimi ve sonrasında ataerkil aile düzeninden çekirdek aile düzenine geçiş süreci yaşanmıştır. Bu süreçte kadının toplum ve ailedeki yeri, evrim geçirmekle birlikte cinsiyete dayalı bir iş bölümünü de beraberinde getirmiştir. Bu yeni iş bölümünde kadınlar daha ev merkezli , anne ve eş roller üstlenirken erkekler ev dışı merkezli roller üstlenmiştir. İlerleyen endüstrileşme süreci ve kapitalizm süreci ile kadın, endüstri içinde daha yoğun yer almaya başlamış ama aynı zamanda toplumsal cinsiyete dayalı iş bölümünde paralel değişim gözlenmemiştir. Bu durumda sektörde yoğun çalışan ve eş zamanlı olarak ev içi üretimde de yoğun şekilde var olan kadınlara büyük bir sorumluluk getirmiştir. Anne ve çoçuk arasındaki bağın kutsal olduğu gözardı edilemeyecek bir gerçektir ama sosyal ve yeni çalışma hayatında biraz sonra bahsedeceğim sorunlar aslında kadın yaratıcılığı önünde bir sorun oluşturmakta ve bu durum da bu kadar yük altında ezilen kadında engellenmişlik duygusunu artırmaktadır. Sosyal ve toplumsal alanda engellenen kadın için, hem sosyal alanda hem de anne-çoçuk arasındaki kutsal bağ arasında sorunlar yaratmaktadır. Toplumun zorladığı mükemmel anne kavramı ile sosyal alanda var olmak arasında bocalayan kadın büyük bir mücadelenin içine girer. Aslında çoçukluk döneminde güç ve mücadelenin erkeğe atfedilen bir kavram olduğunu hatırlarsak, kadının bu yoğun durum altındaki mücadeleci ruhu ve başarısı topluma karşı geliştirdiği gerçek bir güç örneği olabilir. Madalyonun diğer bir yüzü de kadının özellikle mühendislik gibi erkek işi olarak tanımlanan sektörlerde yaşadığı sorunlardır. Sektör, kadınlara toplumsal cinsiyete bağlı olarak vasıfsız iş , terfide engeller , düşük ücret ve işsizlik gibi sorunlar oluşturmaktadır. Bu fark dikey ve yatay ayrışmalar doğurmaktadır. Toplumda kadınlara daha az beceri isteyen, daha rutin ve vasıfsız işler atfedilir. Kadınlar, karar veren ve örgütleyen pozisyonlardan çok kararları uygulayan ve işi yerine getiren pozisyonlarda iş bulabilmektedir. Farklı toplum ve farklı firma kültürlerine göre değişmekle beraber, kadınlara verilen ücret ve yükselme imkanı daha az olmaktadır. Kadınların iş dünyasındaki ücretleri, yükselme durumları ve güvenceleri erkeklere göre daha zor olmaktadır. Yatay ayrışma olarak adlandırılan bu kavram, erkek ve kadın istihdamlarının farklı olması, erkek işi ve kadın işi kavramlarının oluşmasıdır. Bu durum kadınlara yönelik cinsiyetçi ayrımcılığa sebep olur. Mühendislik de bu anlamda daha çok erkek işi olarak değerlendirilen bir meslek dalıdır. Dikey ayrışma ise aynı iş dalında çalışan kadınların erkeklere göre daha düşük statülerde ve daha düşük gelirlerle çalışması anlamına gelmekte ve kadınların önünde bu anlamda büyük bir engel teşkil etmektedir. Aynı beceri ve bilgi donanımında dahi terfi süreçlerinde kadınlar görünmez engellerle karşı karşıya gelmektedir. Ya da kadınlar terfi alabilmek adına kadınsı yanlarını gizlemek kendi benlikleri dışında daha sert ve otoriter mizaçlı davranmak zorunda kalmaktadırlar. Bu durum oldukça derin bir kavram olmakla birlikte, mühendis bir kadın olarak; sosyal ve toplumsal olarak karşılaştığımız sorunları kısaca özetlemek istedim. Toplumsal cinsiyete dayalı olarak dişiliğe tanımlanan duygusal, zayıf, bağımlı gibi özellikleri olumsuz ve erilliğe tanımlanan güçlü, sert, bağımsız gibi özellikleri olumlu algılamak yerine, bu özellikleri, cinsiyetin dışında tutarak bireysel özellikler olarak algılayabilmek büyük bir adım olacaktır. Tarihte nice önemli sanat eserleri, buluşlar ve icatlar bırakan kadınları göz önünde tutarsak; yaratıcılık, sezgi ve kadın, bir arada olunca toplum içinde güzel bir bütünlük ortaya çıkıyor. O yüzden bırakalım da, pembeyi mi maviyi mi seveceğimize bireysel olarak karar verebilelim. Pembeyi sevmeyip sever gibi görünen kadınlar olmak yerine maviyi de sevebilen kadınlar da var olsun. O yüzden bırakalım da, hamur mu yoğurmak ister yoksa bir makine başında buluş mu yapmak ister kararını, bireysel olarak verebilelim. Hatta aynı anda bir elimizle hamur yoğururken, diğer elimizle mühendislik yapabilme seçeneğimiz de olduğunu bilelim….

       Gülçin GÖKÇE

    Endüstri Mühendisi

MS.415 yılında, bundan tam 1605 yıl önce, Mısır’ın İskenderiye kentinde bir bilim kadını olan Hypatia, “Bilim dünyasında kadının yeri yoktur.” diye yükselen sesler eşliğinde katledilmiş, bir kadın bilginin ölmesi tarihe kara bir leke olarak girmiştir. Hypatia, antik çağda (M.S. 370-415) yaşamış, ilk kadın matematikçi, gökbilimci, filozof ve kütüphanecidir. Onun yaşam öyküsü, “Neden hiç kadın filozof, matematikçi, vs. yok?” sorusuna cevap niteliğindedir. Öğrencilerinin Öklid’in eserlerini kavrayabilmesi için hazırladığı ders kitapları olmasa bu eserler günümüze ulaşamayacaktı. Eserleri, sonraki 900 yıl boyunca yazılacak olan geometri makalelerine kaynak oluşturan Hypatia’nın bilime katkıları; gök cisimlerinin sınıflandırılmasında, hidrometrenin bulunmasında, sıvıların yoğunluk derecesinin belirlenmesinde ve daha birçok konuda etkili olmuştur. Kopernik’in güneş merkezli evren modelini ortaya koyarken Hypatia’nın varsayımlarından ilham aldığı biliniyor. Raphael’in Atina Okulu adlı ünlü tablosunda 59 figür arasında kendine yer bulabilmiş tek kadın figür Hypatia’dır.

Bundan yaklaşık 1605 yıl önce, yaşanan bu vahim durum, ne kadar değişti? Bu tablodaki kadın oranı % 1,7 iken, şimdilerde şirketlerde çalışan kadın oranları ne durumda?

Dünya Ekonomik Forumu Cinsiyet Eşitliği 2020 raporuna göre; Türkiye 153 ülke arasında 130.sırada. Kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olması için en az 100 yıl, erkeklerle eşit ücrete sahip olması için ise 257 yıl geçmesi gerekiyor. Biliyoruz ki, sistemi değiştirmek vaat ve iyi niyet bildirileri ile değil, güçlü, somut, gerçek adımlara ve hep birlikte dayanışmayla olacaktır. Bunun için, 1600 yıl öncesinin bakış açısına değil, daha farklı bakmaya ve düşünmeye ihtiyacımız var. Hypatia, her gün bir çember çizerek; dünyanın, güneşin, gezegenlerin hareketlerini yeniden hesap ediyor, öğrencilerine “Bizi birleştiren şeyler, ayıranlardan daha fazla; tüm insanlar eşittir, kardeştir...” tavsiyesinde bulunuyordu. Hypatia’nın katli sadece bir bilim insanın ölümü değil daha fazlasıdır. Bu kitapta da tüm bu detaylara, akıcı bir anlatımla erişebilirsiniz.

Yorumlar (0)
az bulutlu